1 Aralık Dünya AIDS Günü

ABONE OL
1 Aralık 2021 13:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL

HIV enfeksiyonu geçen yüzyılda başlayan bu yüzyılda da devam eden bir pandemidir. Ilk hastalık
ortaya çıktığı 1980 yılından bugüne kadar yaklaşık 41 yıl geçmiştir. Bu süre içerisinde tüm
dünyada yaklaşık 78 milyon kişiyi hastalandırdığı ve bunların 38 milyonunun ölümüne neden
olduğu bir gerçektir. Günümüzde her yıl yaklaşık 1.5 milyona yakın kişiye virus bulaşmakta ve
yılda 700.000’e yakın kişinin ölümüne neden olmaktadır. Halen 40 milyona yakın kişinin HIV ile
enfekte olduğu tahmin edilmektedir.
Bugün artık tedavideki gelişmeler neticesinde çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki HIV/AIDS
artık kontrol edilebilir bir noktaya gelmiş olup, HIV ile yaşayanlarda yaşam süresi kendi yaş
grubundakiler kadardır. Kısaca artık “Kronik bir hastalıktır”..
Özellikle son 10 yılda tedavideki önemli gelişmeler ve HIV’in yayılımını önleme çabaları ile
yeni HIV ile yaşayan kişilerin sayısı dünya genelinde hızla azalmakta iken ülkemizin de içinde
bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgelerinde halen artış sürmektedir.
Son iki yılda yeni olgu sayılarında bir miktar azalma gözlense de bunun gerçekçi olmadığı daha
çok COVID pandemisi nedeniyle kişilerin test yaptırmak için sağlık kuruluşlarına başvurmaktan
çekinmeleri ve azalan tarama testleri ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
HIV esas olarak üç yolla bulaşmaktadır.Cinsel temas, Kan ve kan ürünleri ile, Anneden bebeğe.
HIV enfeksiyonunu pratik olarak üç evreye ayırabiliriz:erken,orta ve ileri dönem.
Erken dönem virüsle temastan yaklaşık 2-8 hafta sonra gelişir. Erken tanı ve tedavi ile hastalık ileri
evreye ilerlemez. Bu nedenle risk grubunda olan kişiler test yaptırmalıdır. Erken tanı ve tedavi,
HIV ile yaşayan kişilerin normal yaşam süresinde,kaliteli bir yaşam sürmesini sağlarken, toplum
sağlığı bakımından da son derece önemlidir.
Tedavi ile kanında virüs saptanmayan kişilerin virüsü bulaştırmıyor olması hastalığın yayılımının
önlenmesindeki en önemli basamaktır. Bu nedenle farkındalığın artırılması, kişilerin test
yaptırmaya teşvik edilmesi, erken tanı ve tedavisi ile HIV epidemisini sonlandırmak mümkün
olacaktır.
HIV enfeksiyonu tedavisine antiretroviral tedavi (ART) adı verilir. Günümüzde, tedavideki
gelişmeler ile HIV kontrol altına alınabilir. Aslında HIV ile yaşamak, diyabet ya da hipertansiyon
gibi diğer kronik hastalıklarla yaşamaya benzemektedir. Tedavi her gün alınan ilaçlar ile ömür
boyu devam etmektedir. HIV ile yaşayan herkese, mümkün olan en kısa sürede antiretroviral
tedavi önerilir. ART alan kişiler, saptanamayan viral yükü sürdürdüklerinde cinsel yol ile HIV
bulaştırmazlar. Bu durum ‘Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, B=B’ olarak ifade edilmektedir.
Kısaca ART, kişinin sağlıklı ve kaliteli yaşamasının yanında HIV epidemisinin sonlandırılması
için de son derece önemlidir.
Korunmadaki en temel yaklaşım ise riskli cinsel davranışlardan kaçınmak olmalıdır. Riskli cinsel
davranışları olan ve damar içi madde kullanıcıları gibi yüksek riske sahip olan anahtar grupların
hastalık açısından test edilerek erken tanı ve tedaviye ulaşmalarının sağlanması çok önemlidir.
UNAIDS (Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Programı) ve CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Önleme
Merkezi)’nin güncel HIV/AIDS önleme stratejileri ve hedefleri arasında önemli bir yer bulan bu
konu aynı zamanda ülkemizin HIV/AIDS kontrol önleme programının da temel taşıdır.
Bariyer önlemlere uyum korunmada hayati öneme sahiptir. Ancak dünyanın birçok ülkesinde
olduğu gibi ülkemizde de bu önlemlere uyum oranlarının istenilenin çok altında olduğunu
bilmekteyiz. Bariyer önlemlere uyumsuz olan veya antiretroviral tedaviye uyumsuz eşe sahip
olan kişiler gibi bazı risk gruplarında daha üst düzeyde korunma sağlayabilmek amacıyla “temas
öncesi proflaksi (TÖP)” kavramı artık gündemdedir. TÖP olarak bilinen koruyucu antiviral
kullanımı ilk defa 2012 Temmuz’da CDC tarafından resmen önerilmiştir. Bu öneri sonrasında
2015 yılında WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından da büyük oranda kabul görmüş ve
deklare edilmiştir. Bu amaçla kullanımı önerilen antiviral ilaç, korunma endikasyonuyla Sağlık
Bakanlığımız’ın onayıyla ilk olarak ülkemize 2021 yılında ilgili firma tarafından sunulmuştur. Diğer
korunma yöntemleriyle birlikte kullanıldığında kişiye hastalık geçişini %90 ve üzerindeki oranlarda
önleyebildiği bilinmektedir. Bunun dışında özelikle sağlık uygulamaları başta olmak üzere virüsü
taşıyan veya taşıdığına dair yüksek risklerin söz konusu olduğu bir kişi veya kaynaktan olan kazai
yaralanmalarda “temas sonrası proflaksi (TSP)” diye bilinen ve mevcut antiviral ilaçlarla yapılan
koruyucu yaklaşım da söz konusudur.
Riskli davranışlardan kaçınmak, risk alındıysa eş ile birlikte test yaptırmak, bariyer önlemlere
uymak ve doktorunuza danışmak çok önemlidir.

Prof. Dr. Fehmi Tabak
İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Prof. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu
SBÜ Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Anabilim Dalı
Doç. Dr. Birgül Mete
İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Doç. Dr. Aslıhan Demirel
Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği
Doç. Dr. Dilek Yıldız Sevgi
SBÜ Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği
Prof. Dr. Selçuk KAYA
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
Enfeksiyon Hastalıklarıve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP